Haber kanallarının haber vermekten çok sivri dilli, yanlı, taraflı, sağlı, sollu, muhafazakar, açık görüşlü, aydın, gibi tabirlerle yoruma açık olan kişileri her akşam ekran karşısına çıkartarak gündeme dair, gündem dışı konuşmalarıyla ertesi güne kalmadan önce sosyal medya da daha sonra ülkenin taa göbeğinde buluyor.
Prof. dr, doç. dr, yada farklı bilim dallarında uğraşan eğitimciler, gazeteci - yazar yada diğer tabiri ile yorumcular bir anlık geldikleri gazın etkisiyle kendisini farkılı bir boyutta buluveriyor.
Haber kanallarının bu kadrolu yorumcuları, her akşam mutlaka bir tv kanalında konuşur. Evde annemizi, babamızı, eşimizi, çocuğumuzu dinlemeyiz, onları dinleriz. Acaba bu akşam ne diyecekler diye...
Benim de böyle favori iki güç kişi var dinlediğim...
Bazen yok artık dedirttiren cinsten olanlardan birisi Cem Küçük'tür.
Canik'te katıldığı bir program da da yaptığı açıklama ile yok artık demiştik, ondan sonra 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasının ardından Küçük, baya büyük söz etmişti vay bee demiştik.
Küçük, geçen de katıldığı bir televizyon programında Mavi Marmara şehitlerine dil uzatmasıyla gündeme oturdu.
Küçük, bunu söylerken nasıl bir psikoloji içindedeydi, acaba nereden nereye bağlama yapacaktı bilmiyorum...
Ama söyleyenden çok söylettirene bakmak lazım derler ya, her şeyi göze alan Küçük, bunu söylerken mutlaka bildiği bir şeyin olduğuna inanıyorum. İlerleyen günlerde bunun altında yatan nedenlerde mutlaka önceki gibi ortaya çıkacaktır.
Boşu boşuna bir insan böyle bir ortamda, böyle bir söylem içinde bulunmaz.
Konuşurken sözlerimizin hangi boyuta gittiğini hesap etmemiz gerekiyor, sonuçta kamuya mal olmuş bu kişilerin sözleri toplumda kutuplaştırmaya yol açmaktadır.
Bazen mehteri vermek gerekir ama gazeteciysende ne konuştuğunu, ne yazdığını bilmek gerekir...
Ortamı germeye, milletin değerleriyle oynamaya kimsenin hakkı yok...
Kalın sağlıcakla..