'Türkiye sadece Avrupa'dan gelenlere mülteci statüsü verebiliyor'

TAKİP ET

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektör Adayı Prof Dr. Mahmut Aydın, Samsun Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin (OMÜ) ortaklaşa düzenlediği 'Uluslararası Göç Kongresi'nde bir konuşma yaptı.

‘Zorunlu Göç’ başlıklı konuşmasında Aydın, Türkiye’nin açık sınır uygulamasıyla, bütün göçmenlere kapılarını açarak bütün dünyaya örnek olduğununa vurgu yaptı.Aydın konuşmasında şunları söyledi;

Bilindiği üzere Arap Baharı olarak bilinen olayların ardında ortadoğu diğer bir ifadeyle Müslüman coğrafyada yaşanan olaylar ve iç savaşlar sonucunda başta ülkemiz olmak üzere pek çok ülkeye yoğun bir mülteci veya diğer bir ifadeyle zorunlu göç akını söz konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre günümüzde Avrupa'da yaklaşık olarak 800 bin, ülkemizde ise başta Suriye olmak üzere Irak ve diğer ülkelerden 3 milyonu aşkın sığınmacı bulunmaktadır. 

Yaşanılan savaş ve katliamlar karşısında kendi yurtlarında hayatta kalabilmek için tüm imkanlarını kullandıktan sonra kendilerine güvenli bir liman aramak için yola koyulan mülteciler/sığınmacılar konusunda insanlık ailesi olarak çok ağır bir sınav verdiği unutulmamalıdır. Öyle ki günümüzde insanlık ailes olarak insani, vicdani ve hukuksal açıdan sınandığımız/teste tabi tutulduğumuz aşikardır. Başta Endülüs’ün Hıristiyanlar tarafından tekrar ele geçirilmesinden sonra canlarını kurtarmak için buradan göç etmek zorunda kalan 500 bin Yahudinin Osmanlı Devletine sığınması ve burada huzurlu bir yaşam sürmesi olmak üzere yirminci yüzyılın başlarında Balkanlar, Rusya, ve Kafkasya’dan 1989’da Bulgaristan’dan, 1991 Körfez savaşından sonra Irak’tan ve nihayetinde  2011 yılından itibaren de Suriye’den Anadolu coğrafyasına yoğun bir mülteci akını olmuştur. Bu durum etnik ve dini kimliği ne olursa olsun Anadolu coğrafyasının bir mazlumlar yurtu olduğunu göstermektedir. Bilindiği üzere Suriye’li mülteciler konusunda Türkiye'nin fedakar tutumu karşısında Avrupa, güvenlik sorunlarını ön planda tutarak dillerine pelesenk ettikleri ve şampiyonluğunu kimseye kaptırmadıkları insan hakları ve demk-okrasi gibi norm ve değerleri göz ederek son derece dışlayıcı ve ötekileştirici bir politika izlemektedir. Öyle ki Türkiye sorunu insani boyutta ele alıp gereğini yaparken Avrupa devletleri çok din, ırk ve etnik temelde soruna bakmayı yeğlemektedirler. 

Suriye’li mültecilerle ilgili temel sorunlardan biri sığınmacıların hukuki status sorunu. 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi'ne "coğrafi sınırlama" ile taraf olan Türkiye sadece Avrupa'dan gelenlere mülteci statüsü verebiliyor. Bundan dolayı Suriye’li mülteciler Avrupa dışından geldikleri için yasalar gereği bunlara “mülteci” değil ancak “sığınmacı olarak Kabul edilebildikleri için mültecilerin sahip olması gereken haklardan yararlanamıyorlar.

YASAL HAKLARI DÜZENLENMELİDİR

 

Suriyeliler, statüleri gereği, halen Türkiye'de yasal çalışma hakkına sahip değil. Birçoğu hayatını devam ettirmek için yasa dışı çalışmak durumunda. Eğitim konusunda da çeşitli sıkıntılar yaşıyorlar.

Suriyeli sığınmacıların Türkiye'de uzun vadede kalıcı olacakları algısı gittikçe artmakta. Bundan dolayı acilen hem sığınmacıların yasal açıdan mülteci sayılması hem de onların topluma entegre edilmeleri için eğitim ayağı bağlamında Milli Eğitim taafından başlatılan çalışmaların diğer alanlara da yayılması ve bu bağlam da da gereken yasal alt yapının ivedilikle hazırlanması gerekmektedir. Ulusal ve uluslararası katılımlı sunum ve atölye çalışmalarındna oluşan bu kongrede başta sığınmacılarla ilgili yasal haklar ve entegrasyon konuları olmak üzere pek çok konu ele alınıp tartışılacak ve politika yapıcılarla uygulayıcılara rehberlik edebilecek ilkeler ortaya konmaya çalışılacaktır.