Liv Hospital Samsun Hastanesi'nden Akdeniz Ateşi uyarısı

TAKİP ET

Liv Hospital Samsun İç Hastalıkları/ Romatoloji Kliniği'nden Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, Ailevi Akdeniz Ateşi ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

Liv Hospital Samsun İç Hastalıkları/ Romatoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, genetik geçişli olan Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF) hastalığı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunarak, “FMF ataklar şeklinde seyreden bir hastalıktır. Tekrarlayan ataklar en çok ateşle birlikte olan karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklem ağrıları şeklindedir. Daha da az olarak testis ağrısı, baldır ağrısı, ayak veya bacak derisi üzerinde kızarıklıklar şeklinde de bulgular verebilir. Genetik geçişli bir hastalıktır. FMF en sık Yahudiler, Türkler, Ermeniler ve Araplarda görülür. Kuzey Afrika’da yaşayan Sefardik ile Yahudiler hastalığın en şiddetli seyrettiği topluluklardandır. Ülkemizde her bölgede görülmekle birlikte, hastalık sıklığı Orta Anadolu’da daha fazladır” dedi.

“HASTALIĞIN ATAKLARI ANİ OLARAK ORTAYA ÇIKAR”

Hastalığın bulguları, atak süreleri ve FMF’nin ateşi nasıl seyrettiğine değinen Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, “Atakların çoğu belirli bir ön belirti olmadan ani olarak başlar. Hastaların az bir kısmında atak başlamadan kısa bir süre önce ön belirtiler ortaya çıkabilir. Bu yüzden önceden anlaşılmaz. Ataklar genellikle 1ila 3 gün sürer. 6 saatten az, 96 saatten fazla süren ataklar şüpheyle karşılanmalıdır. Atak başlangıcının ilk 12-24 saatinde giderek yükselir. 38.5-40 °C’ye kadar çıkar. Daha sonra düşmeye başlar. Yani ateşin en yüksek olduğu zaman, genellikle atak başlangıcının ilk günüdür. İkinci veya üçüncü günlerde ateş düşmeye başlar.” diye konuştu.

AĞRI EN ÇOK HANGİ VÜCUT BÖLGELERİNDEDİR VE ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

FMF hastalığında ağrı en çok karın, göğüs ve bacak eklemlerinde görülmekle beraber atakların başladığı 1-2 gün içinde ateşin en yüksek olacağı unutulmamalıdır diyen Mehmet Sayarlıoğlu, ateşin nasıl seyrettiği ile ilgili şunlara değindi; 

Ateş: 38.5-40°C’ye kadar yükselen ateş FMF’nin en önemli ve en sık bulgusudur. En yüksek olduğu dönem ilk gündür. 1-3 gün sürer. Hemen hemen hastaların tamamında vardır ve hemen hemen tüm ataklara eşlik eder. 

Karın ağrısı: Hastaların %90’ında görülen atak tipidir. Genellikle beklenmedik bir anda başlar. Karnın bir bölgesinden başlayabilir ve giderek yaygın hale gelir. Şiddeti değişkendir. Acil cerrahi operasyon gerektirecek hastalıklara (apandisit gibi) benzer bulgular verebilir. 

Göğüs ağrısı: FMF hastalarının %25-50’sinde görülür. Beklenmedik bir zamanda başlayan, nefes almakla batan tek taraflı göğüs ağrısı şeklindedir. Tek başına veya karın ağrısı, eklem ağrısı gibi diğer atak şekilleri ile beraber olabilir. 2-4 günde genellikle ağrı geçer.

Eklem ağrısı: FMF hastalarının %75’inde saptanır. En sık diz ve ayak bileğini etkiler. 3-4 günde genellikle geriler. %5 hastada eklem bulgularının iyileşmesi gecikir. Eklem bulgularının iyileşmesi geciken hastalarda bazen iltihaplı bel romatizmasının (spondilit riski) birlikte olabileceği unutulmamalıdır. Eklemler genellikle hasar bırakmadan iyileşir. Ancak kalça eklemi etkilendiğinde hasar riski vardır ve cerrahi müdahale gerektirebilir.

Deri bulguları: En sık “erizipel benzeri kızarıklık” olarak tanımlanan cilt bulgusu görülür (Yaklaşık hastaların %10’unda). Sıklıkla diz ve ayak bileği arasındaki deride ortaya çıkar. Sınırları belirgin, yama şeklinde kırmızı döküntü şeklindedir. Genellikle 2-4 gün içinde geriler. Bundan başka deride basmakla solmayan, 1-2mm-1cm çapında döküntüler de oluşabilir. Damar duvarı iltihabını gösteren bu durumda idrar renginde koyulaşma, dışkıda kanama olup olmadığına dikkat edilmelidir.

Testisin etkilenmesi: FMF’de az bir oranda testisleri saran zarda ataklar halinde iltihaplanmalar görülebilir. Genellikle ağrı tek taraflıdır. Ağrı 12 saatte giderek artar, şişlik ve kızarıklık gelişebilir. Ergenlik öncesinde bazen FMF’nin ilk belirtisi olarak da ortaya çıkabilir.

“FMF HASTALIĞI ROMATOLOJİ UZMANI TARAFINDAN KONTROL EDİLMELİDİR”

Ayrıca FMF hastalığının nadiren de olsa kalbi etkilediğini kap zarında intihaplanma yapabildiğini ve hastalığın tedavisinin mutlaka iç hastalıkları eğitimi almış Romatoloji uzmanı tarafından takibi yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sayarlıoğlu, “Çünkü her hastanın bireysel özellikleri farklıdır.  Ve bu hastalığın tedavisi ömür boyu planlanmalıdır. Ayrıca hastaların takibi sırasında da ilaç ile ilgili olarak görülebilecek yan etkiler hem klinik hem de laboratuvar olarak değerlendirilmeli ve bunlara göre düzenleme yapılmalıdır. FMF hastalığının bugün için kısa süreli ilaç kullanımı ile “tam şifa” anlamında bir tedavisi yoktur. Hastalığın tedavisi süreklidir. FMF tanısı konmuş her hasta gerekli kontrolleri yaptırmak kaydı ile ilacını yeterli dozda kullanmalıdır” şeklinde konuştu.

Prof Dr Mehmet Sayarlıoğlu