Bir İhanetin Adı: 15 Temmuz

TAKİP ET

Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından, Samsun Valiliği ve Samsun Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla hazırlanan "19 Mayıs'tan 15 Temmuz'a Bağımsızlık Mücadelemiz' adlı panel OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç moderatörlüğünde gerçekleştirildi.

Samsun Büyükşehir Belediyesi Atakum Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen panelde Gazeteci-Yazar Nedim Şener ile emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok konuşmacı olarak yer aldı.
GSF öğretim elemanlarından karma sergi
15 Temmuz Darbe Girişimi ve Milletin Zaferi'nin üçüncü yıldönümü dolayısıyla gerçekleştirilen panel öncesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanları tarafından hazırlanan ve yağlı boya resim, seramik, afiş, poster çalışmalarından oluşan 15 Temmuz temalı karma sergi katılımcıların beğenisine sunuldu.
Panele Samsun Valisi Osman Kaymak, Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç, Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı, OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Kuran, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutan V. Sg. Albay Ahmet Bahadır, Genel Sekreter Doç. Dr. Menderes Kabadayı, İl Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, genel sekreter yardımcıları, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, dekanlar, akademisyenler ve vatandaşlar katıldı.
Program 15 Temmuz’la ilgili sinevizyon gösterimi ile başladı. Daha sonra moderatörlüğünü Rektör Prof. Dr. Sait Bilgiç’in üstlendiği "19 Mayıs’tan 15 Temmuz’a Bağımsızlık Mücadelemiz” adlı panele geçildi.
“FETÖ, TSK içerisinde yapılanmak için büyük bir çaba içerisindeydi”
Rektör Bilgiç, sözü ilk olarak emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok’a verdi. Sözlerine Samsun’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başlayan Üçok “FETÖ, 1960’lı yıllardan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde yapılanmak için büyük bir çaba içerisindeydi. FETÖ elebaşı; askeriye, mülkiye ve adliye üzerinde duracaklarını beyan etmişti. Bunlar arasında da en güçlü olan TSK’ya ayrı bir önem vermiştir. Biz bunun en büyük örneğini, 1986’daki Kuleli Askeri Lisesi sınavlarına giren öğrencilerin bir kısmının Türkçe sorularını tam yapmasıyla gördük. Bugüne kadar hiç olmamış bir durum tabi ki dikkati çekiyor. İdari soruşturma sonunda FETÖ’nün parmağı olduğu ortaya çıkıyor ve bunların bir kısmının sınavı iptal ediliyor. Bir kısmı da tekrar kazanabiliriz denilerek birçoğunu tutuyorlar. İşte bu kişiler FETÖ’nün TSK’daki ‘altın nesli’dir. 4 yıl lise, 4 yıl da Harp Akademisi okuyup 1994’te mezun olmuştur. Bu 94 devresinden 19 subay mezun olmuştur, 17 tanesi fiilen darbeye katılmıştır. Bunu tabi ki sadece 94 nesliyle sınırlamamak lazım.” diye konuştu.

“Kendilerinden olmayan herkesi tasfiye ettiler”
Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren süreci de katılımcılarla paylaşan Üçok, “FETÖ belirli kademelere getirmeyi planladıkları kişiler için askeri lise sorularını ele geçirme planı yapmış, bunda da başarılı olmuşlardır. Bugünkü FETÖ soruşturmalarında kişilerin ‘soruları aldım, girdim’ gibi ifadeleri olmuştur. Sonra Balyoz kumpası kuruldu. Bunun da amacı TSK’nın albay ve üzerindeki general, amiral rütbelerindeki FETÖ üyesi olmayanları tasfiye etmekti. TSK’nın deniz, hava, kara ve jandarmadaki ilk 20’de olan subaylarını hedef aldılar. Bu kumpası düzenleyerek kendi arkadan gelen adamlar bunların yerine geçtiler. TSK içerisindeki terfi mekanizmasını bozdular. Kendilerinden olmayan herkesi tasfiye ettiler. Sonra yine karalama kampanyalarıyla da bu tasfiyeler tamamlandı. Sonra terfileri 4 yıldan 3 yıla düşürdüler. Bu süreç böyle ilerledi ve bizi 15 Temmuz akşamına getirdi.” ifadelerini kullandı.


“Kurtuluş Savaşı ve 15 Temmuz, ortak özellikler taşımaktadır”
Üçok’un ardından söz alan Gazeteci Yazar Nedim Şener de “Samsun, özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ayak basışının ve kurtuluşun başlangıcının 100. yılı olması nedeniyle mutlaka gelmek istediğim ve bu havayı teneffüs etmek istediğim bir yerdi. 100. yıl ile ilgili yazdığım yazıda Atatürk’ün, Samsun’a hangi duygularla çıktım diye Afet İnan’a 1937’de yazdırdığı bir açıklaması var. ‘Ben 1919 senesinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete ve Türk milletine güvenerek işe başladım.’ İşte Kurtuluş Savaşı’nı ve 15 Temmuz’u en iyi tarif eden cümle budur. Çünkü her ikisi de ortak özellikler taşımaktadır. O günkü Osmanlı Devleti nasıl çökmüş, emperyalistlerin elindeki haritalarda parçalanmışsa; 15 Temmuz’da da TSK, kurmay subay düzeyinde yüzde 87’si FETÖ’cülerin eline geçmiş, kuvvet komutanları etkisizleştirilmiştir. Her iki durumda bu asil milletin her seferinde nasıl ayağa kaldırıldığının destanıdır. O yüzden daha ilk yılında ‘15 Temmuz senin için neyi ifade ediyor’ diye sorduklarında ben hep 1919’u ve Türk milletini ifade ediyor demiştim. Bu vesileyle Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı ve Mustafa Kemal’i, 15 Temmuz’da bu ülkeye canını veren 251 şehidimizi ve tarihimizdeki tüm şehitlerimizi hepsini sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.” dedi.


Türk halkı sokağa çıkarak dünyaya kimin ne olduğunu gösterdi
Türk tarihinin kahramanlıklarla dolu olduğunu vurgulayan Şener “Darbeciler eğer Türk tarihine biraz baksalardı bu ihanetin çok olağanüstü olduğunu ama kahramanlığın Türkler için çok sıradan olduğunu, devlet ne zaman yere düşse milletin onu kaldıracak güçte olduğunu görürlerdi. FETÖ’cüler darbe planına dair her şeyi hesaplamışlar, kim nereye kaçacak, kim nereye hapsedilecek ama tek hesap edemedikleri şey, halkın sokağa çıkamayacağı idi. Türk halkı sokağa çıkarak dünyaya kimin ne olduğunu gösterdi. Darbenin tiyatro olduğunu söyleyenlerin milletin o günkü mücadelesine büyük bir saygısızlık 

Bir İhanetin Adı: 15 Temmuz