Haber başlığı gibi oldu ama bu bir köşe yazısıdır!
Yazılarımda geçmişten örnekler vermeyi çok seviyorum. Çünkü çocuklar ve 2006 yılı öncesi doğan, yani bugün 20 yaşında olan gençler, ülkemizin geçmişinde yaşanan sorunları ve sıkıntıları bilmiyor.
Bugün yaşadıklarımız sorun veya sıkıntı gibi görünse de aslında huzur ve mutluluk o yıllardaydı diyebiliriz. Diyeceksiniz ki, "Sorun ve sıkıntı bir insana nasıl huzur ve mutluluk verebilir?" Gelin, birkaç örnekle anlatayım...
Geçmişte iletişim bugünkü kadar hızlı değildi. Yani bırakın akıllı telefonu, bazılarının evinde sabit telefon bile yoktu. Peki, nasıl anlaşıyorduk? diye soruyor şimdi gençler.
Ya buluştuğumuz arkadaşımıza tarih, zaman ve yer söylüyor, buluşuyorduk ya da imkanımız varsa sokaktaki telefon kulübesinden jetonla arayıp haber veriyorduk.
Tabii ki WhatsApp gibi uygulamalar yoktu; karşımızdakini kanlı canlı görüp sohbet ediyorduk.
Bilgisayar oyunları vardı ama yan yana, bir arada oynuyorduk. Öyle evlere kapanıp saatlerce bilgisayar başında kalmıyorduk. Özel hastaneler azdı ama hasta olduğumuzda bir nane limon kaynatıp iyice terleyince hastaneye gitmeye gerek bile kalmıyordu.
Öğrenciyken araştırmalarımızı bilgisayar, akıllı telefon ya da yapay zekaya sorarak yapmıyorduk. Bugün halen Konak Sineması'nın üst tarafında, Mithat Paşa Lisesi'nin karşısında bulunan Gazi Kütüphanesi'ne gider, ansiklopedilerden araştırma yapardık. Ben de arkadaşlarımla satranç oynamayı çok severdim.
Bugün geldiğimiz noktada ise geçtiğimiz gün Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde bulunan Merkez Kütüphane'ye gittiğimde 24 saat hizmet verdiğini duyunca şaşırdım. Artık gençler kütüphaneye istedikleri saatte ulaşabiliyorlar.
Üstelik sınav dönemlerinde buraya gelen öğrenci sayısının 10 binlere ulaştığını öğrendim. Gerçekten geleceğimiz olan gençlerimizin milli ve yerli anlayışla yetişmesinde önemli bir yeri olan kütüphanemizin, klasik kütüphanelerden uzak bir yaşam merkezi olarak hizmet vermesi gurur verici.
Merkezdeki idari personelin ilgisi ve sıcaklığı, kurumu daha cazip hâle getiriyor. Çünkü bir kurumun başarısını sadece fiziksel imkanlar değil, insan odaklı yaklaşım belirler. Çoğu yerde yaşadığımız gibi, bir yere gidip olumsuz karşılandığımızda bir daha gitmek istemiyoruz. Fakat burası gerçekten bir aile ortamı gibi olmuş.
Materyal açısından Karadeniz Bölgesi’nin en büyük kütüphanesine ev sahipliği yapan Ondokuz Mayıs Üniversitemiz, Samsun’un göz bebeği olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Şahsım olarak, kütüphanenin bu seviyeye gelmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Sizlerin sayesinde gençlerimiz, bilgiyi kaynağından öğrenerek ülkemizin rotasını emin adımlarla çiziyor.