Kanserin önemli bir sağlık problemi olduğunu ve günümüzde yaklaşık her 4 ölümden 1’inin sebebinin kanser olduğunun altını çizen VM Medical Park Samsun Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği’nden Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, kanserin tanı ve tedavisi kadar, kanserin önlenmesinin de insanlığın önemli konularından biri olduğunu söyledi. Doç. Dr. Karaağaç, beslenme şeklinin kanser üzerindeki etkisi hakkında bilgilendirmede bulundu.Günümüze kadar beslenme tarzı ve kanser oluşumu arasındaki bağlantıyı inceleyen pek çok çalışma yapılsa da bu konuda bir netlik ortaya konulamadığını dile getiren Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, bu durumun en önemli nedenlerinin ise çalışmalarda incelenen birey sayılarının kısıtlı olması, çalışmaların sürelerinin kısa olması, beslenme modellerinin net gruplar şeklinde yapılmaması ve belirli kanser grupları yerine tüm kanser tanılarına odaklanılması olduğunu ifade etti. 500 bine yakın kişinin kanser riski araştırıldı
İngiltere'de Oxford Üniversitesi’nden bilim adamlarının liderlik yaptığı ve bu alanlardaki eksiklikleri gidermeye amaçlayan büyük bir çalışmanın sonuçlarının 24 Şubat 2022 tarihinde dünyanın önde gelen kanser dergilerinden birinde yayınlandığını belirten Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, şu bilgileri paylaştı:
“Bu çalışma 2006 yılında başladı ve 5 yıllık süre içerisinde toplam 472 bin 337 kişi inceleme altına alındı. 40-70 yaşları arasındaki bu kişilerin 217 bin 937'si erkek ve 254 bin 400'ü ise kadındı. Bu kişiler çalışmaya ilk alındıkları andan itibaren beslenme alışkanlıklarına göre 4 gruba ayrıldılar. Birinci gruba 'düzenli et yiyen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar haftada en az 5 gün kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerdi. İkinci gruba ise 'az et yiyen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar ise haftada 5 günden az kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerdi. Üçüncü gruba 'balık yiyen kişiler grubu' adı verildi, bunlar kırmızı et veya kümes hayvanı hiç tüketmeyen fakat yağlı veya yağsız olması fark etmeksizin balık tüketen kişilerdi. Dördüncü gruba ise 'vejetaryen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar ne kırmızı et, ne kümes hayvanı, ne de balık tüketmeyen kişilerden oluşuyordu.”
Kırmızı et tüketimi kanser riskini artırıyor
Çalışmaya katılmış yaklaşık 500 bin kişinin ortalama 11 yıl boyunca izlendiğini belirten Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, sonuçta bu süre içerisinde 54 bin 961 kişide en az bir kanser türünün teşhis edildiğini belirtti. Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, bunların 9501'inin prostat kanseri, 7537'sinin postmenopozal kadın meme kanseri ve 5882'sinin ise bağırsak kanseri olduğunu söyledi.
İster çok isterse az olsun kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen erkeklere göre balık yiyen veya vejetaryen gruptaki erkeklerde prostat kanserine yakalanma ihtimalinin daha az olduğunun altını çizen Doç. Dr. Karaağaç diğer araştırma sonuçlarını ise şöyle yorumladı:
“Araştırmaya göre, postmenopozal kadınlarda meme kanserine yakalanma ihtimali ister kırmızı isterse beyaz et tüketen kadınlara oranla vejetaryen kadınlarda daha azdı. Tabi ki bunda vejetaryen beslenme tarzına sahip kadınların diğerlerine göre daha sağlıklı, daha az yağ içeren bir vücut kütle endeksine sahip olmaları da önemli bir faktördü. Bağırsak kanseri gelişimi riski ise haftada en az 5 gün kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerde, diğer kişilere oranla daha fazla idi. Bu geniş çaplı ve uzun süreli çalışmadan çıkan sonuçlar beslenme tarzının kanser gelişimi üzerine etkisini net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bireysel farklılıklar gibi, sigara tüketimi gibi, fiziksel aktivite gibi, hormon değerleri gibi pek çok etmenin de kanser gelişimine katkıda bulunduğu unutulmamalıdır.”
İngiltere'de Oxford Üniversitesi’nden bilim adamlarının liderlik yaptığı ve bu alanlardaki eksiklikleri gidermeye amaçlayan büyük bir çalışmanın sonuçlarının 24 Şubat 2022 tarihinde dünyanın önde gelen kanser dergilerinden birinde yayınlandığını belirten Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, şu bilgileri paylaştı:
“Bu çalışma 2006 yılında başladı ve 5 yıllık süre içerisinde toplam 472 bin 337 kişi inceleme altına alındı. 40-70 yaşları arasındaki bu kişilerin 217 bin 937'si erkek ve 254 bin 400'ü ise kadındı. Bu kişiler çalışmaya ilk alındıkları andan itibaren beslenme alışkanlıklarına göre 4 gruba ayrıldılar. Birinci gruba 'düzenli et yiyen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar haftada en az 5 gün kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerdi. İkinci gruba ise 'az et yiyen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar ise haftada 5 günden az kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerdi. Üçüncü gruba 'balık yiyen kişiler grubu' adı verildi, bunlar kırmızı et veya kümes hayvanı hiç tüketmeyen fakat yağlı veya yağsız olması fark etmeksizin balık tüketen kişilerdi. Dördüncü gruba ise 'vejetaryen kişiler grubu' adı verildi ve bunlar ne kırmızı et, ne kümes hayvanı, ne de balık tüketmeyen kişilerden oluşuyordu.”
Kırmızı et tüketimi kanser riskini artırıyor
Çalışmaya katılmış yaklaşık 500 bin kişinin ortalama 11 yıl boyunca izlendiğini belirten Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, sonuçta bu süre içerisinde 54 bin 961 kişide en az bir kanser türünün teşhis edildiğini belirtti. Doç. Dr. Mustafa Karaağaç, bunların 9501'inin prostat kanseri, 7537'sinin postmenopozal kadın meme kanseri ve 5882'sinin ise bağırsak kanseri olduğunu söyledi.
İster çok isterse az olsun kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen erkeklere göre balık yiyen veya vejetaryen gruptaki erkeklerde prostat kanserine yakalanma ihtimalinin daha az olduğunun altını çizen Doç. Dr. Karaağaç diğer araştırma sonuçlarını ise şöyle yorumladı:
“Araştırmaya göre, postmenopozal kadınlarda meme kanserine yakalanma ihtimali ister kırmızı isterse beyaz et tüketen kadınlara oranla vejetaryen kadınlarda daha azdı. Tabi ki bunda vejetaryen beslenme tarzına sahip kadınların diğerlerine göre daha sağlıklı, daha az yağ içeren bir vücut kütle endeksine sahip olmaları da önemli bir faktördü. Bağırsak kanseri gelişimi riski ise haftada en az 5 gün kırmızı et veya kümes hayvanı tüketen kişilerde, diğer kişilere oranla daha fazla idi. Bu geniş çaplı ve uzun süreli çalışmadan çıkan sonuçlar beslenme tarzının kanser gelişimi üzerine etkisini net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bireysel farklılıklar gibi, sigara tüketimi gibi, fiziksel aktivite gibi, hormon değerleri gibi pek çok etmenin de kanser gelişimine katkıda bulunduğu unutulmamalıdır.”