Malüm, ON DOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ 2016 yılı Haziran ayında yapılacaktır. Öncelikle bu seçimlerin üniversitemiz, Samsun’umuz, tüm ilim ve akademi camiasına hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Üniversiteler bir ülkenin kalkınması, gelişmesi ve dünya ile her alanda rekabet edebilmesinin yegane olmazsa olmazıdır. Bu manada tüm üniversitelerimiz için temenni ettiğim bir hususu ilimizin, ilim yuvası olan OMÜ’den de temenni etmek en tabii hakkımız olsa gerek. Bu temennilerime gelince;
1- Akademik kadrolarıyla tüm katmanlarının, üniversite içerisinde tam bir uyum ve tesanüdün tesis edilmesi için, yönetim ve idari kadrolarının azami gayret ve samimiyet üzere hareket etmesi.
2- İnanç, fikir, ideoloji, siyasi düşünce, farklı kültür, (üniversitemizde olduğu gibi) farklı millet ve ırklardan da olsa, tüm bu farklılıkların kaynaşma, kesrette vahdeti yakalama bilincinin geliştirilmesi için önemli bir fırsat olduğu şuuruyla hareket edilmesi.
3- Cinsiyet ve milliyet ayrımı yapmaksızın, hem öğrencilerini hem de diğer tüm personeli kucaklayacak, riyasız ve samimi bir kardeşliğin teminine azami gayretin gösterilmesi.
4- İdeolojik ayrışma ve siyasi farklılıkları tartışma ve kavga zeminine çekmek isteyebilecek her türlü bölücülük ve kliğe karşı müteyakkız bir idare anlayışının sergilenmesi.
5- Bilhassa, milli ve yerli diye ifade edilebilen, bu milletin temel kültür ve değerlerine bağlı bir neslin yetiştirilmesi için azami gayretin sarfedilmesi.
6- Şehrimizin ekonomik ve kültürel gelişimine olumlu manada katkı sağlamak için tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla, özel sektör nezdinde temaslarını esirgemeksizin devam ettirip, hem ülke hem de il ekonomisine ciddi ivme kazandıracak adımların atılmasına öncülük edilmesi.
7- Açık bulunan her fakülte ve yüksek okulun, halka dokunacak ve insanımızla kucaklaşacak bir boyutunun varlığını hesaba katarak, şehrin merkez ve periferideki tüm mahallelerini kucaklayabilecek bir hizmet anlayışının içerisinde bulunulması.
8- Her rektör adayının sadece üniversitede neler yapacağını değil, bulunduğu şehre neler katacağını da ihtiva eden ve o güne kadar varsa, bu istikametteki gayretlerini de içeren bir seçim beyannamesiyle adeta tüm ilin karşısına çıkması gerektiği kanaatindeyim.
9- Rektörleri nereli, hangi il veya bölgeden olduğuyla değil, bulunduğu şehirde o güne kadar akademik ve sosyal çevresinde ürettikleriyle değerlendirmek gerekir. Bir üniversite için en son aranabilecek şey, rektör veya dekanların o ilden olup olmadığı sorusudur. Küresel ve global bir dünyada, her gün dünyanın neredeyse tamamının evlerimize değişik araçlarla taşındığı gerçeğinden uzak bir bağnazlık içerisinde böyle bir yaklaşımın hala hem iller bazında, hem de akademik çevrelerde tartışılıyor olması, bulunduğumuz ahvali göstermesi bakımından çok ama çok önemlidir.
10- Geçen günlerde sosyal medya üzerinden bir rektör adayı (Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu) arkadaşımızın, Trabzon’lu olmasını ağzına dolayan, bunu ya şahsı veya birileri adına piyasaya alıcısı olur düşüncesiyle sunanlara çok üzüldüğümü ifade etmek isterim. Çünkü bu mikro milliyetçilik ve ayrımcılık sendromunu Milletvekilliği adaylığımda ben ve çok değerli vekil adayı arkadaşlarım da yaşamışlardır. Zaman zaman Samsun Milletvekillerinin maalesef Samsun’luolmadığı ilzam ve ithamıyla bizler de karşı karşıya kalmışızdır. İlk adaylığım esnasında, Samsun nüfus idaresinden benim yedi ceddimi o zaman vekil olan bir arkadaşımızın araştırması, babamın, annemin ve hatta baba annemin Rize’nin hangi köyünden olduğuna dair künye ve nüfus kayıt bilgilerini sadece aleyhimde kullanmak için dilinde pelesenk etmeye çalışması, ahlakı bir tutum olmasa gerek.
11- Oysaki ben 24.05.1952 tarihinde Samsun merkez, o günkü adı Eğribel, yeni adı Özören olan köyde doğmuşum ve benim doğumumdan takriben on yıl evvel babamlar göçmüş bu topraklara,yani Samsun’a yerleşmişler. Hatta bu ayrımcı yaklaşımı üzülerek söylüyorum Rize, Artvin, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt ve Giresun gibi illerden gelenler için kullanma becerisini de özenle gösteriyorlar. Benim ailem Rize’den, filanınki Trabzon’dan, falanınki Giresun’dan gelince Samsun’lu olamıyor ancak – asla ayrım maksadıyla zikretmiyorum- Selanik’ten gelen mübadil veya göçmen kardeşim, Kafkasya’dan, Gürcistan’dan, Bulgaristan’dan gelen kardeşlerim rahatlıkla Samsun’lu addediliyor, ama şurada denizin üç adım ötesinden gelenlere Samsun’lu olma hakkı verilmek istenmiyor. Hiç kimse kusura bakmasın, Samsun adeta Türkiye demografik yapısının bir mozayiğidir. Böyle bir ayrımcılık yapılması Samsun’a ve Samsun’luya yapılabilecek en büyük haksızlık ve kötülüktür.
12- Gelelim rektörlük meselesindeki kullanılmak istenen argümana; Bu konuda da yukarda arzettiğim gibi, bizim temel değerlerimizle asla bağdaşmayan bir kısım yaklaşımların basına ve sosyal medyaya yansıtılması veya servis edilmesi hoş karşılanacak cinsten değildir. Bizim ve tüm insanlığın kabul etmek durumunda olduğu evrensel kurallar burada da geçerli olmalı değil mi?
13- Her hangi bir göreve gelme veya getirilmede aranan temel ilkeler; a-) EHLİYET, b-) LİYAKAT ve c-) SADAKAT esas alınmalıdır. Yani gerçekten rektörlük gibi çok önemli bir vazifeyi ifa etme ehliyet, bilgi, tecrübe, liyakat ve milletin temel milli-manevi değerlerine bağlılık ve sadakatte sorun teşkil etmeyecek bir hayat felsefesine sahip olmak. Her görev için olmazsa olmaz kabilinden olan bu özet altun kuralların rektörlüğün de olmazsa olmazı olarak benimsenmelidir.
14- Bu gerçekleri görmeksizin OMÜ’nün kuruluşundan bu zamana kadar yanılmıyorsam sırasıyla görev yapan rektörler; Sayın, Prof.Dr. TAHSİN TUNCALI, ALİ SÜMER, MEHMET SAĞLAM, NACİ GÜRSES, OSMAN ÇAKIR, FERİT BERNAY ve HÜSEYİN AKAN Beylerin nereli olduğunu kimse sormazken- ki doğrusu budur- hatta mevcut bir çok rektör adayının da memleketleri sorulmazken bazılarının ve özellikle de Sayın Haydar Şahinoğlu’nun memleketinin, doğduğu yerin ön plana çıkarılmaya çalışılması oldukça manidardır. Belki de bu adayların bir çoğunun yaşı kadar Sayın Şahinoğlu’nun OMÜ Tıp Fakültesinde hizmeti ve emeği vardır. Yanılmıyorsam 1982 yılından beri, tamı tamına 34- yıl bu üniversitede hizmet yapmış, Samsun’a tıbbi alanda bir çok hizmet ve eser kazandırmış, müteşebbis ruhuyla özel hastaneciliğe yönelimi sağlamış, eğitim sektöründe mektepler açmış, hemen her gün Samsun halkıyla iç içe ve beraber olmuş, bir Tıp ve bilim adamı olmasının ötesinde adeta bir iş adamı ve müteşebbislik ruhu enjekte etmiş bir insanı karalamak için seçilebilen bu en cahilce yöntemin kimseye kazandıracağı bir şey olmaz, olamaz. Denilebilir ki, Samsun’lunun yediden yetmişe tanıdığı bir hekim olmak itibarıyla Haydar Hocanın mümtaz bir yeri vardır. Bu ayrıcalığını da, eşinin bir dönem milletvekilliği yapmasından değil, aksine kendi kariyeri ve halkla bütünleşmesinden elde etmiştir. Onun rektör seçilmesi veya seçilmemesi ayrı bir konudur. Mevcut sisteme göre ne karalayanların, ne de hakikati teslim edenlerin değerlendirme ve yorumları değil, doğrudan öğretim üyelerinin kullanacakları oylar sonucu rektör adayları aldıkları oy sırasına göre YÖK ve CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI’nın tensipleriyle rektörlüğe intihap edileceklerdir.
15- Ben, ilimiz ve ülkemize en hayırlı hizmetlerle tarihe geçecek kim ise Rabbim ona bu imkan ve fırsatı lütfetsin diyorum. Adaylardan Sayın Prof. Dr. Şenol Eren, Muhammet Dervişoğlu, Bünyamin Şahin, Fatma Aydın, Kenan Erzurumlu, Sait Bilgiç, Mustafa Bekir Selçuk, Kaya Tuncer Çağlayan, Mahmut Şahin, Şaban Sarıkaya ve varsa diğerlerinin nereli olduklarına değil, kendilerinin ne ve kim olduklarına, neyi üretip neyi yapabileceklerine bakmaları gerekir. Bilmem bu arkadaşlarımızın kaçı Samsun’lu, kaçı dışardan? Allah aşkına bunu sormanın ve sorgulamanın mantığı olabilir mi?
16- Tüm rektör adaylarından Üniversite ve Samsun’a dönük hangi hizmetleri, hangi imkan ve zaman dilimi içerisinde tıpkı Belediye Başkan veya milletvekili adayları gibi topluma deklere etmeli ve ÜNİVERSİTEMİZİ, DÜNYA ÜNİVERSİTELERİYLE YARIŞABİLİR HALE GETİREBİLMEK İÇİN REEL PROJELERİNİ ORTAYA KOYMALIDIR. Kimin ne hazırlığı var bilmiyorum? Ancak hem akademisyenlerin hem de tüm Samsun halkının kendi üniversitesi adına yöneticilerinden kendileriyle bütünleşme, bilimsel kalkınma ve kardeşlik projelerine üniversitelerinin öncülük yapmasını beklemesi en tabii hakkıdır. Üniversitelerin ÖZERKLİK kavramı, halka ve Hakk’a hesap vermezlik anlamına gelmez. Hem öğrenci ve öğretim üyesine, hem de o şehrin halkına hesap verebilirlik ve halkın anketlerle üniversitelerinden memnuniyet veya memnuniyetsizliğinin zaman zaman ölçümünü yapıp ona göre kendisine çeki düzen vermesi gereken yerler de üniversitelerimiz olmalıdır.
17- Bu yazımla, asla üniversite seçimlerine müdahil olduğum anlamı çıkarılmasın. Ben, 34- yıldır bu üniversitede hizmetleriyle tanıdığım bir tıp ve ilim adamına haksız ve hiç olmayacak yerden yapılan saldırının ahlaki olmadığı gerçeğini, her biri öbüründen kıymetli diyebileceğimiz diğer arkadaşların da bu manada haksızlığa maruz bırakılmaması hakikatini paylaşmak istedim. Kazanan Samsun olsun, akademi dünyası olsun, kardeşlik, sevgi ve saygı olsun.
18- Hiçbir aday ve çevresi, ister vicahi ister gıyabi, ister yazılı ve ister görsel basın ve medya üzerinden arkadaşlarını karalama, çamur atma yoluna tevessül etmesin. Bir eksik, varsa ayıbı ve kusurunu araştırmak değil, yapmayı düşündüğü hizmet ve projeleri yarıştırmaya gayret etsin.
19- Milli, manevi, ahlaki ve akçeli işlerde dürüst olmayı, kul ve yetim hakkının korunması için azami gayreti göstermeyi bizleri yetiştiren bu hocalardan beklemeyeceğiz de kimlerden bekleyip, öğreneceğiz?.
20- Aynı değerler ve projeler etrafında bütünleşebilecek arkadaşların güçlerini dağıtıp “SEN-BEN” yarış ve kavgasıyla gerçek yarışın dışında kalmaktansa, bir arkadaşlarının etrafında kenetlenip yek vücut olmaları, muhtemel farklı, yanlış ve istenmeyen sonuçların önüne geçilmesine vesile olur. Bu hususu çok önemsediğimi, mevcut rektör Sayın Hüseyin Akan Beye bu bağlamda çok önemli sorumluluk ve görev düştüğünü bir kere daha hatırlatıyor, seçimlerin tüm sonuçlarıyla hayırlı olmasını diliyorum.