Merhaba değerli okuyucularımız,
Dünyanın her yerinden her gün yeni bir şiddet haberi alıyoruz. Üzülüyoruz, kalbimiz acıyor, gözyaşları döküyoruz. Oysa bilinçlenmeli, ihtiyacı olanlara gerekli psikolojik destek sağlanmalı ve toplumsal farkındalık artırılmalıdır.
Başlığımızda da söylediğimiz gibi:
Şiddetin rengi, dili, ırkı, cinsiyeti yoktur.
Şiddetin her türlüsü kabul edilemez.
Bu dünya hepimizin…
Çiçekler bizim, denizler bizim, dağlar bizim, ağaçlar bizim…
Hayata sevgiyle bakabilirsek, kuru bir çiçeğe bile yeniden hayat verebiliriz.
Yunus Emre’nin gönülleri titreten sözüne kulak verelim:
“Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü.”
Ne güzel, ne derin bir söz… Yüreğe ilaç gibi gelir; ama anlayana!
Her canlıya kıymet vermeliyiz.
Her gün haberlerde duyuyoruz: Kedilerin kuyrukları kesilmiş, köpeklere zehirli yemekler verilmiş…
Oysa Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:
“Onlar benim dilsiz kullarımdır.”
Unutmayalım ki her yaratılan Allah’a dönecektir.
Bu yüzden ızdırap verme, işkence etme. Can dostlarımız bu dünyada konuşamayabilir, ama ahirette dile geleceklerdir.
Sokağa bir kap yemek koy, bir tas su bırak… Canlara can ol, nefes ol, merhamet ol.
Her gün bir kadın cinayeti daha duyuyoruz.
Bu dünya hepimizin, yaşam hakkı herkesin.
Ama ne yazık ki, bir kadının adını daha duymadan toprağa veriyoruz.
Toplum sessiz kalmamalı. Kadın olmak korkmak demek olmamalı.
Çünkü bu dünya, bu yaşam hepimizin.
Evlerde sıcak çay demlenmeli, kızarmış ekmek kokmalı.
Çocuklar sevgiyle okula hazırlanmalı.
Ebeveynler saygıyla iş bölüşmeli. Evlerde huzur olmalı.
Evler, aile bireyleri için güvenli liman olmalı, mezar değil!
Toplumu Şiddetsiz Bir Yere Dönüştürmek İçin:
Aile içinde çocuklar sevgiyle, şefkatle büyütülmeli, merhametle yoğrulmalıdır.
Okullarda şiddetsiz iletişim, empati, duygusal farkındalık gibi dersler müfredata girmelidir.
Tüm okul kadrosu — müdüründen hizmetlisine kadar — çocuklara sevgiyi, saygıyı ve başarıyı örnek olarak yansıtmalıdır.
Erkek çocuklara “erkeklik” değil “insanlık”, kız çocuklara “susmak” değil “kendini savunmak” öğretilmelidir.
Adalet sisteminde:
Ceza caydırıcı olmalıdır.
İndirimler, suçu teşvik edecek şekilde kullanılmamalıdır.
Uzaklaştırma kararları ihlal edildiğinde anında yaptırım uygulanmalıdır.
Şiddet eğilimli bireyler tespit edilmeli, rehabilite edilmeli ve psikolojik destek almalıdır.
Kadın ve çocuklar için daha fazla güvenli sığınma evi, destek hattı ve danışmanlık birimi kurulmalıdır.
Riskli aileler, sosyal hizmet uzmanları tarafından düzenli olarak takip edilmelidir.
Toplumun bilinçlenmesi şarttır:
“Beni ilgilendirmez” anlayışı yerine, “Ben susarsam kim konuşacak?” bilinci yayılmalıdır.
“Aile meselesi” diyerek komşunun çığlığına kulak tıkamak sona ermelidir.
Burada medyaya da büyük görev düşmektedir:
Şiddeti romantize eden ya da normalleştiren yayınlar değil, farkındalık oluşturan içerikler üretilmelidir.
Son Söz: Umut ve Sevgiyle Bakmak
Toplum olarak şiddetin her türlüsünü kınıyoruz.
Sevgiyle bakalım dünyaya…
Mavi denizine, yeşil ormanlarına, çocuk gülüşlerine, yağan yağmuruna, mis kokan toprağına, rengarenk çiçeklerine…
Belki umut olur,
Belki şefkat olur,
Belki yeşerir sevgi tomurcukları.
Çünkü bu dünya hepimizin,
Bu yaşam hepimizin.
Ve unutma:
“Yaratılanı sev, Yaratan’dan ötürü.”
Kalın sağlıcakla. Şiddetsiz bir dünya için el ele.